18 Aralık 2009 Cuma

TÜRKİYE’DEKİ SEÇİM SÜRECİ

Türkiye’de 28 Şubat sürecinde yaşananların AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) yi 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerin neticesinde iktidara taşıdığını herkes kabullenmektedir. Bu seçimle oyların %34.28’ini alan AKP, 365 milletvekili ile tek başına iktidar olmayı başarmıştı.

AK Parti’nin Dört buçuk yıl süren icraatları sırasında Türkiye alışmadığı tablolarla karşı karşıya geldi. Namaz kılan başbakan, bakanlar ve meclis başkanı, yine eşi başörtülü olan ve laiklikle bağdaştırılamayan ekibin devamı… Nüfusunun %98’i Müslüman olduğu söylenen bir ülkede kamusal alan kavramı türetilerek bu zevatın eşleri bu alanlara sokulmadı. Mecliste muhalefet görevi üstlenen CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) bu konuların üzerine sert üslupla gitmeyi tercih etti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP tarafından gönderilen kararnamelerin bir çoğunu imzalamadan geri meclise iade etti. Ordunun bu arada olaylara müdaheleleri de bir nevi tuzu biberi oldu.

27 Nisan’da Genel Kurmay Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde yayınladığı e-bülten ile toplumun değişik kesimlerinde refleksler meydana geldi. Bu süreçte Mayıs ayında mecliste yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için iktidar partisinin göstereceği aday tartışılmaya başlandı. Üç aday üzerinde duruluyordu. Meclis Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül. CHP bu üç aday üzerinde de uzlaşmacı bir tavır sergilemeyecek gibi görünüyordu. AKP son dakikaya kadar adayını açıklamamakta ısrarcı bir politika izlemeyi tercih etti. Nihayet Abdullah Gül’ün adaylığı netleşti.

27 Nisan Cuma günü mecliste Cumhur Başkanlığı seçimi için yapılan ilk tur oylamaya CHP tam kadro katılmazken, ikisi hariç bütün Anavatan Partili vekiller de oylamayı veto ettiler. Sonuç; AKP adayının 367 oy alamaması ve seçim turlarının iptali… Anayasa Mahkemesi de 367 salt çoğunluk sağlanamadığı için aynı yönde karar aldı. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı değişik kesimlerde (hukuk camiasında bile) derin tartoşmalara yol açtı. Mecliste tıkanmış gibi gözüken süreci açmak için gözler tekrar AKP’ye çevrildi. AKP’nin kararı risk taşıyordu. Karar; erken genel seçim…

Bu sırada ülkenin değişik yerlerinde Cumhuriyet mitingleri yapılmaya başlanmıştı. Ayyıldızlı Türk bayrağını kapan insanlar bu mitinglere koşmaya başladılar. İstanbul Çağlayan’da ve İzmir’de yapılan Cumhuriyet mitinglerine milyonlarca insan katıldı. Basında çıkan yorumların çoğuna göre AKP’nin sonu gelmişti. Fakat Başbakandan bir açıklama geldi: “Oy oranımız düşerse aktif siyasetten çekilirim.” Hükümette dört buçuk yıl boyunca her yönden ağır eleştirilere muhatap olan AK parti muhalefetin isteği üzerine girdiği erken seçim kulvarında bakalım ne yapacaktı? Cumhuriyet mitingleri mi, yoksa Anadolunun sessiz çoğunluğunun sesi mi?

22 Temmuzda yapılacak seçimlere Ana Muhalefet Partisi CHP, DSP ile birlikte girmeye karar verdi. Anavatan Partisi ile DP’nin birliktelik arayışları çözüm vermediği için Anavatan Partisi seçimlere katılamadı.Demokratik Toplum Partisi (DTP) seçime bağımsız adaylarla gitmeye karar verdi. Son dönemde yükselen değer milliyetçilik fikrini uhdesinde barındıran MHP’ de seçime tek başına girecekti…

22 Temmuz 2007 Pazar. Seçim gününün akşamı ilk sonuçlar gelmeye başlıyor. AK Parti diğer partilere göre açık ara önde gözüküyor. Gelinen tabloda AKP 360, CHP 112, MHP 71, Bağımsızlar 27 milletvekili ile mecliste temsil yetkisi elde ediyor.

Türkiye’de yapılan seçimlerde AK Parti 53 yıl sonra bir ilki gerçekleştirerek DP (Demokrat Parti) nin rekorunu egale etmeyi başarıyordu. Alışılmışın dışında iktidarda olan bir parti erken genel seçim sonucu oy oranını artırıyor. 2002 genel seçimlerinde oy oranı %34.28 olan AK Parti 2007 ‘de bu oranı %45’in üzerine çıkarmayı başardı.

Başbakan Erdoğan yaklaşık olarak seçim sonuçları netleştiği zaman , partisinin genel merkezi önünde toplanan partililere bir açıklama yaptı: “Sandıkta verilen mesajı anladık. Şımarmayacağız. Hedeflerimiz büyük. Cumhuriyetin temel ilkelerinden taviz vermeyeceğiz. Her şey Türkiye için.”

3 Kasım 2002 seçimlerinde seçmenlerin katılım oranı Yüzde 79.14 iken 2007 yılı seçimlerinde AKP, CHP, MHP ve bağımsız milletvekillerinin aldığı oylarla geçerli oy kullanan seçmenlerin %87.04’ü mecliste temsil edilmeye başlandı. 22. dönemde meclisteki sayıları 24 olan kadın milletvekilleri yeni dönemde 46 kişiye ulaştı.

Bu arada merakla beklenen şey DTP’lilerin mecliste huzursuzluk yapıp yapmayacakları idi. Tahminlerin aksine DTP’li milletvekilleri mecliste Türkçe yemin ederek huzursuzluğa meyil vermediler. Mecliste MHP’li milletvekilleri ile kavga edecekleri öngörülen DTP’liler bunun aksine aynı gün Mecliste MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile tokalaşarak samimi pozlar verdiler. Seçim öncesi yaptıkları açıklamalarda gerginleştirici siyaset izlemeyeceklerini, ortada bir sorun varsa bunu ifade etmekten çekinmeyeceklerini belirtmişlerdi. Avrupa Parlamentosu’ndan Luisa Morgantini’ de Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemli bir gün olduğunu vurguladı.

Seçim sonrasında ABD Dışişleri Bakanlığı; Türkiye’de serbest katılımlı, demokratik bir seçim yapılması dolayısıyla tebriklerini ifade ederek, bu durumun Türkiye’nin laik demokrasisini güçlendireceğini vurguladı. Yeni dönemde yeni kurulacak hükümetle ilişkilerinin artarak devam etmesini ve birlikte çalışmayı arzuladıklarını ifade etti.

Gelelim ekonomi cephesine; AK Parti ekonomik liberalizm sayesinde siyasal liberalizmin de daha güçleneceğini, bu sayede daha özgür bir Türkiye olacağına inanıyor. Zaten Recep Tayyip Erdoğan bütün meselelere ekonomi penceresinden bakmayı seviyor. Ekonomik ilişkiler siyasi ilişkileri de güçlendirir diyor. Dünyanın değişik yerlerinde uygulanan liberal politikalar bir kesimi mutlu yaparken bir kesimi de mağdur eder. Eksik sosyal politikalar birilerini üzer. AKP yönetimi ilköğretim öğrencilerine ücretsiz kitap dağıtarak, ihtiyacı olanlara kömür yardımı yaparak, sağlık reformları yaparak bu açığı kapatmayı başarmıştır. Yeni dönemde meclisteki muhalefet partileri de aynı pencereden bakmayı alışkanlık haline getirirlerse daha müreffeh Türkiye için adımlar bu sayede hızlanmış olur.

22 Temmuz seçimlerini AKP’nin kazanması yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda Türk Lirası’nın değerine iyi yönde katkı sağladı. Tek parti ile istikrarın gelişeceğine inanan sermaye piyasaları, AKP’nin başarısıyla iyi yönde harekete geçtiler. Seçimin hemen sonrasında Türk Lirası, ABD doları karşısında %1.33 oranında değer kazandı. Uluslar arası piyasalardaki bu güzel gelişmeler iç piyasada da kendini gösterdi.

Gelinen son durumda görünen odur ki; AKP üslubunu bozmadan, itidalli adımlarla Cumhurbaşkanlığı seçimini de atlatacaktır. Kendilerine oy veren %46.7 lik seçmen kitlesini hayal kırıklığına uğratmamak için bunu yapmak zorundadır. “Yola devam” ve “Yeter karar milletindir.” sloganları ile meydanlara inen AKP, millet iradesine zarar vermemek için, ekonomik refah için, demokrasi için, temel ilkeler için yola devam etmelidir.

Haydi tek vücut, müreffeh, daha güçlü ve istikrarlı bir Türkiye…

17.08.2007

Nuri Palta

Hiç yorum yok: